Dünya İklim Günü’nde sadece çevresel değil, küresel bir eşitsizlikten de söz etmek gerek.
İklim değişikliği, yalnızca atmosferik değil aynı zamanda toplumsal bir kriz. Kuraklık, sel, fırtına gibi olaylar herkes için yıkıcı olabilir ancak bu olaylara karşı dayanıklılık, bireylerin sosyal ve ekonomik konumlarına bağlı. Dünya Bankası verilerine göre; yoksulluğun en yüksek olduğu kesimler arasında kadınlar ön planda. Bu durum, kadınları doğrudan iklim krizinin etkileriyle baş başa bırakıyor. Tarım, su ve enerji gibi kaynaklara doğrudan bağlı sektörlerde çalışan kadınlar için bu kriz, gelir kaybı, sağlık sorunları ve temel yaşamsal ihtiyaçlara erişim zorlukları yaratabiliyor.
Afetler ve krizler toplumsal cinsiyet farkını keskinleştiriyor
Doğal afetler, var olan eşitsizlikleri derinleştiriyor. Örneğin, 2004 Hint Okyanusu tsunamisi sırasında ölenlerin çoğu kadındı. Çünkü kadınlar yüzme bilmediği için ya da çocuklarını kurtarmaya çalıştığı için hayatta kalamadı. Benzer şekilde, afet sonrası geçici barınma alanlarında cinsel şiddet ve istismar oranları artıyor. Kadınlar sadece fiziksel değil, sosyal güvenceler açısından da korunmasız kalıyorlar.
Kadınların bilgi ve deneyimi iklim çözümünün parçası olmalı
Kadınlar sadece mağdur değil aynı zamanda çözüm üretici aktörler. Gelişmekte olan ülkelerde kadınlar, doğal kaynakların yönetiminde aktif rol oynuyor. Bu yerel bilgi, ekolojik sürdürülebilirliğin temel taşlarından biri. Ancak kadınlar karar alma süreçlerine katılamadığı için bu bilgi politika üretiminde kullanılmıyor. Oysa topluluk tabanlı çevre projelerinde kadınların liderliğinde elde edilen sonuçlar daha kapsayıcı ve uzun ömürlü.
Cinsiyet eşitliği iklim adaletinin temelidir
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde artık toplumsal cinsiyetin iklim politikalarına entegrasyonu resmen kabul edildi. Bu, sadece bir insan hakları meselesi değil aynı zamanda etkili politika üretiminin gereği. Kadınlara eğitim, mülkiyet hakkı, finansal kaynaklara erişim gibi imkânlar sağlandığında, iklimle mücadele daha güçlü hale geliyor. Çünkü kriz yönetimi sadece teknolojiyle değil, sosyal dayanıklılıkla mümkün.
İklim günü bir doğa sorunu değil, bir eşitlik çağrısıdır
15 Mayıs Dünya İklim Günü, çevre bilincini artırmak için önemli bir fırsat. Ancak bu gün aynı zamanda, iklim krizinin toplumsal boyutlarına da ışık tutmalı. Kadınların sadece kurban değil, çözümün de anahtarı olduğunu unutmadan, daha adil ve kapsayıcı politikalar üretmek zorundayız. İklim adaleti ancak cinsiyet eşitliğiyle birlikte mümkün olabilir.