Belem’de yapılacak COP30, yalnızca iklim politikalarının değil, eşitliğin de sınavı olacak.
UN Women’ın değerlendirmesi, kadınların iklim krizinden orantısız biçimde etkilendiğini, ama aynı zamanda çözümün merkezinde olduklarını ortaya koyuyor. Kadın liderliği, yerel topluluklardan müzakere masalarına kadar iklim direncini güçlendiriyor.
Bu yıl “adil geçiş” yalnızca enerji ya da finansla sınırlı değil. Gerçek sınav, kadınların karar mekanizmalarına eşit katılımının sağlanması olacak. Çünkü eşitlik olmadan ne iklim adaleti ne de sürdürülebilir bir gelecek mümkün.
Kadınlar neden iklim eyleminin merkezinde?
İklim krizi herkesi etkiliyor ama etkiler eşit dağılmıyor. Düşük gelirli bölgelerdeki kadınlar, kuraklık ve gıda güvencesizliği gibi risklerle en önce karşılaşıyor.
UN Women verilerine göre kadınlar, dünya gıda üretiminin yüzde 45’ini üstleniyor. Buna rağmen karar süreçlerinde çoğu zaman yer bulamıyorlar.
Kadınlar, yerel düzeyde bilgi ve deneyimleriyle iklim direncini artırıyor. Etkili bir iklim eylemi için kadınların yalnızca etkileneni değil, yön vereni olması gerekiyor.
COP30’un kadın liderlik sınavı
Kadınlar sürdürülebilirlik alanında giderek daha görünür hale geliyor, ancak karar gücü hâlâ eşit dağılmıyor.
Son on yılda COP zirvelerindeki kadın temsil oranı artsa da, müzakere heyetlerinde kadınlar yalnızca üçte birlik bir paya sahip. Bu durum, kararların kapsayıcılığını azaltıyor.
Kadınlar yerelde iklim çözümlerini hayata geçiriyor, fakat ulusal ve küresel karar masalarında aynı ölçüde temsil edilmiyor.
Kadın liderliğini güçlendirmek, yalnızca adalet için değil, etkili iklim politikaları için de zorunlu. COP30, kadınların eşit söz hakkı elde etmesi için önemli bir dönüm noktası olabilir.
Adil geçiş, eşit katılımla mümkün
Yeşil dönüşüm enerji sistemlerini olduğu kadar toplumsal yapıları da değiştiriyor.
Kadınlar tarımdan yenilenebilir enerjiye kadar birçok alanda çözüm üretiyor, ancak bu emek genellikle karar gücüne dönüşmüyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), yeni enerji işleri içinde kadınların payının yüzde 32’de kaldığını bildiriyor. Finansal erişim ve eğitimdeki fark bu eşitsizliği derinleştiriyor.
Gerçek bir adil geçiş, yalnızca karbon hedefleriyle değil; gelir, eğitim ve temsil eşitliğiyle ölçülmeli. Kadınların becerileri, sürdürülebilir ekonominin en güçlü kaynağını oluşturuyor.
İklim krizinin kadın yüzü
İklim değişikliği artık yalnızca çevresel değil, doğrudan insani bir kriz haline geldi.
Lancet Countdown 2025 verileri, 1990’lardan bu yana sıcaklığa bağlı ölümlerin yüzde 23 arttığını gösteriyor. 2023’te kuraklık ve aşırı sıcaklık 124 milyon kişiyi gıda güvencesizliğiyle karşı karşıya bıraktı.
Kadınlar bu krizin yükünü iki kat hissediyor: hem tarımsal üretimi sürdürüyor hem de aile içi bakımın sorumluluğunu taşıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık sistemlerinin iklim risklerine karşı güçlendirilmesini özellikle kadınların yaşam hakkı açısından kritik görüyor.
COP30’dan beklenti net: Kadınlar karar süreçlerinde olmalı
Belem’deki COP30, yeni iklim taahhütlerinin yanı sıra, temsilin eşitliği açısından da önemli bir test olacak.
Birleşmiş Milletler İklim Çerçeve Sözleşmesi verilerine göre kadınlar, müzakere heyetlerinin yüzde 38’inde yer alıyor. Bu oran, alınan kararların kapsayıcılığını sınırlıyor.
Kadınların liderlik ettiği iklim projeleri, yerel uyum çalışmalarında yüzde 30 daha yüksek başarı elde ediyor. Bu fark, eşitliğin yalnızca bir etik hedef değil, etkinlik göstergesi olduğunu kanıtlıyor.
COP30, iklim politikalarını insan merkezli bir düzleme taşıyabilir. Bu gelecekte, kadınlar yalnızca temsil edilen değil, yön veren aktörler olmalı.







