SKD Türkiye

Bildirim Çanı

EN

COP30’un İkinci Haftası: Doğa, Finans, Gıda Sistemleri ve Küresel Yönetişimde Kritik İlerlemeler

COP30’un ikinci haftasında küresel müzakerelerin politik zemini kadar diplomatik tartışmalar da yoğunlaştı. COP31’in Türkiye ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenmesi, müzakere liderliğinin ise Avustralya tarafından üstlenilmesi konusunda karar kılındı.

COP30’un ikinci haftasında küresel müzakerelerin politik zemini kadar diplomatik tartışmalar, iklim finansmanı, doğa-pozitif kalkınma ve gıda sistemlerinin dönüşümü gibi çok katmanlı başlıklar da yoğunlaştı. Uygulama odaklı iklim eyleminin ön plana çıktığı bu dönemde; orman finansmanı, arazi restorasyonu, okyanus çözümleri, uyum yatırımları, topluluk temelli uygulamalar ve küresel etik değerlendirme süreçleri zirvenin gündemini şekillendirdi.

1) Doğa, Arazi ve Biyolojik Çeşitlilik: Uygulama COP’u Perspektifi

COP30’un 7., 8. ve 9. günlerinde zirvenin odağında doğa-pozitif kalkınma, ekosistem restorasyonu ve arazi yönetimi yer aldı. Liderler; ormanların, okyanusların, karbon yutaklarının ve yerel toplulukların iklim sistemindeki belirleyici rolünü yeniden teyit etti.

Öne çıkan adımlar

  • Tropical Forest Forever Facility (TFFF): 53 ülkenin desteğiyle tropikal orman finansmanında yeni bir küresel platform ilan edildi. Dijital takip sistemleri ve uydu izleme altyapıları geliştiriliyor.

    Brezilya’da ormansızlaşmada tarihi düşüş: Amazon genelinde %11, korunan alanlarda %31 gerileme kaydedildi. 

  • Yerli topraklarının demarkasyonu: 10 yerli toprak alanında resmi ilerleme sağlanması ve protestoların ardından yeni demarkasyon vaatleri. 

  • Entegre Yangın Yönetimi (IFM): 62 ülke tarafından desteklenen küresel yangın dayanıklılığı mekanizması açıklandı. 

İş dünyası açısından neden önemli?

  • Orman, arazi ve biyolojik çeşitlilik yatırımları giderek finansal risk yönetiminin parçası haline geliyor.
  • Tedarik zincirlerinde orman tahribatı izleme, uydu tabanlı kontrol, izlenebilirlik artık daha sıkı beklentilerle geliyor.

  • Doğaya dayalı çözümlere yönelik yeni fonlar, kurumsal yatırımlar için ölçeklenebilir ortaklık fırsatları sunuyor.

2) İklim Finansmanı: Yeni Mekanizmalar, KOBİ’ler ve Karma Finansman Modelleri

İklim finansmanı tartışmaları, kamu-özel sektör iş birliklerinin ölçeklenmesi, uyum açığının kapatılması ve KOBİ’lere yönelik yeni finansman modelleri gibi başlıklarla COP30’un ikinci haftasında stratejik bir ivme kazandı.

Öne çıkan gelişmeler

  • BNDES’in 73,7 milyar BRL’lik iklim yatırım çağrısı: Sanayi dekarbonizasyonu, enerji dönüşümü, tarım teknolojileri ve ekosistem restorasyonu için fon seçimi 2026’da tamamlanacak. 

  • Yeşil Kredi Platformu: Brezilya KOBİ’lerine düşük faizli iklim dostu kredi sağlayacak dijital platform. KOBİ’ler için erişilebilir sürdürülebilirlik finansmanı örneği. 

  • Adaptation Fund’a yeni katkılar: Uyum projeleri için finansman açığının kapatılmasına yönelik yeni taahhütler açıklandı. 

  • NAP Implementation Alliance: Ulusal Uyum Planlarının finansmanı için devlet–özel sektör–kalkınma bankalarını buluşturan yeni bir ittifak.

İş dünyası açısından neden önemli?

  • ESG stratejilerinde uyum (adaptation) yatırımlarının ağırlığı artacak.

  • Finans kurumları için düşük karbonlu kredi mekanizmaları yaygınlaşıyor.

  • Sanayi şirketleri için dekarbonizasyon fonlarına erişim kolaylaşacak.

  • Kurumlar, NAP uyum süreçlerinde risk azaltma ve stratejik yatırım planlaması yapmaya teşvik ediliyor.

 

3) Gıda Sistemleri, Tarım ve Arazi Restorasyonu

Tarım ve gıda sistemlerinin dönüştürülmesi, toprak sağlığı, restorasyon yatırımları ve dayanıklı üretim modelleri üzerinden COP30’un ikinci haftasında küresel iklim gündeminin merkezinde yer aldı.

Öne çıkan girişimler

  • RAIZ Girişimi: 40 milyon hektarı kapsayan arazi restorasyonu ve sürdürülebilir tarım teknolojilerinde çok paydaşlı yatırım modeli. 9 ülke destekliyor. 

  • TERRA Programı: Aile çiftçiliğini, yerli toplulukları ve kırsal üreticileri merkeze alan agroekoloji ve agroormanlık temelli dönüşüm planı. 

  • Blue Transformation & UNGSI: Su ürünleri, yosun temelli gıda sistemleri ve kıyı topluluklarına kapsayıcı finansman desteği. 

  • Belém Declaration on Fertilisers: Gübre kaynaklı emisyonların azaltılması için dijitalleşme, yapay zekâ ve standart geliştirme programı. 

İş dünyası açısından neden önemli?

  • Tarım-gıda sektörlerinde azot verimliliği, toprak sağlığı, doğa-pozitif üretim öncelik haline geliyor.

  • Gıda şirketleri, değer zincirinde çiftçi destek programları, izlenebilirlik sistemleri ve restorasyon yatırımları geliştirmek zorunda.

  • Finans ve perakende sektörleri, gıda sistemleri risklerini artık stratejik planlamalarına dahil etmek durumunda.

4) Okyanuslar, Kıyı Ekosistemleri ve Mavi Ekonomi

Kıyı ekosistemlerinin korunması, deniz temelli iklim çözümlerinin NDC’lere entegrasyonu ve mavi ekonominin güçlendirilmesi, COP30’un ikinci haftasında ülkeler arası iş birliğinin kritik odak noktalarından biri olarak öne çıktı.

Kritik gelişmeler

  • Ocean Task Force (Brezilya & Fransa): Okyanus temelli hedeflerin NDC’lere entegrasyonu için uluslararası görev gücü kuruldu. 17 ülke yeni taahhüt verdi.

  • Action Agenda – Blue Package duyuruldu.

  • Brezilya’nın ProManguezal ve ProCoral programları iyi uygulama örneği olarak sunuldu.

İş dünyası açısından neden önemli?

  • Deniz taşımacılığı, su ürünleri, liman işletmeleri ve kıyı endüstrileri için iklim riskleri ve doğa etkilerinin raporlanması daha görünür hale geliyor.

  • Mavi ekonomi yatırımları, önümüzdeki dönemde iklim finansmanının özel bir alt başlığı olacak.

5) Toplumsal Katılım, Yerli Liderliği ve Cinsiyet Eşitliği

COP30’un ikinci haftasında iklim eyleminin yalnızca teknik ve finansal bir süreç olmadığı; toplulukların, kadınların, gençlerin ve yerli halkların karar alma süreçlerindeki rolü güçlendikçe iklim çözümlerinin kalıcılığının arttığı vurgulandı.

Öne çıkan unsurlar

  • Gender Action Plan reform önerileri sunuldu; iklim eylemine kadın perspektifinin tüm aşamalarda dâhil edilmesi çağrısı yapıldı.

  • Lula’nın kapanış mesajı: “Halksız COP30 olmazdı.” Yerli halklar ve gençlerin katılımı COP30’un temel taşı olarak sunuldu. 

  • Aile çiftçileri, kadın üreticiler, yerel topluluklar ve kooperatifler uygulama ajandasının ana aktörleri olarak konumlandırıldı.

İş dünyası açısından neden önemli?

  • Toplumsal kapsayıcılık artık yalnızca sosyal bir tema değil; iklim uyumu ve tedarik zinciri dayanıklılığının bir parçası.

  • Kurumlar için topluluk etki ölçümü, cinsiyete duyarlı iklim stratejileri ve yerli haklarına saygılı iş modelleri norm haline geliyor.

6) Müzakereler, Taslak Metin ve Küresel Yönetişim

COP30 müzakerelerinin ikinci haftası, fosil yakıt çıkışı, finansman adaleti ve şeffaflık gibi kritik başlıklarda yoğun diplomasiye sahne olurken, taslak metnin yetersiz bulunması küresel yönetişimde daha güçlü bir irade ihtiyacını yeniden gündeme taşıdı. 

Eleştiri başlıkları

  • Fosil yakıt çıkışında net bir takvim yok.

  • Finansmanda adalet ve kapasite gelişimi eksik.

  • NDC iyileştirmeleri için somut zorunluluklar sınırlı.

  • Tarım ve enerji lobilerinin sayısı önceki COP’lara kıyasla çok yüksek.

7) COP30 Action Agenda: 117 Çözümde Somut İlerleme

COP30’un ikinci haftası, zirvenin yalnızca müzakere metinleriyle değil, sahaya inen somut eylemlerle şekillendiği bir döneme işaret etti; 117 Plan to Accelerate Solutions (PAS), enerji ve sanayiden gıda sistemlerine, doğa korumadan uyuma kadar geniş bir yelpazede ilerleme kaydederek COP30’un “Uygulama COP’u” kimliğini pratikte görünür kıldı.

Tematik eksenler

  • Enerji & sanayi dönüşümü

  • Arazi & biyolojik çeşitlilik

  • Gıda sistemleri

  • Uyum & dayanıklılık

  • Sosyal kalkınma

  • Finans & kapasite geliştirme

Bu yapı, özel sektörün iklim gündemindeki rolünü politik bir aktörden uygulama ortağına dönüştürüyor.

8. Fosil Yakıt Geçişi ve Finansman Yükümlülüklerinde Yeni Tartışma Alanları

COP30’un ikinci haftasında yapılan teknik ve siyasi oturumların en dikkat çekici gündemlerinden biri, fosil yakıtlardan çıkışa ilişkin yeni yol haritası taslaklarının müzakerelere dahil edilmesi oldu. Özellikle 7. ve 8. günlerde sunulan “Belém Package” ve “Mutirão Draft Decision” metinleri, ülkelerin kömür, petrol ve gazdan çıkış takvimlerini daha somut bir çerçeveye oturtmayı hedefleyen maddeler içeriyor.

Bu paketlerde fosil yakıtların “aşamalı azaltımından” “tam çıkışa” doğru daha güçlü bir ifade arayışı göze çarparken, yüksek gelirli ülkelerin düşük ve orta gelirli ekonomilere sağlayacağı adil geçiş finansmanının kapsamı da müzakere masasında belirgin biçimde genişledi. Gelişmekte olan ülkeler, fosil yakıt geçişinin yalnızca ulusal politikalarla değil, net ve güvenilir bir finansman desteği ile uygulanabilir olabileceğini belirterek daha bağlayıcı yükümlülükler talep etti.

İş dünyası açısından neden önemli?

  • Risklerin yeniden fiyatlanması: Fosil yakıt geçişine ilişkin daha güçlü ifadeler, özellikle enerji-yoğun sektörlerde, karbon maliyetlerinin ve finansmana erişim şartlarının yeniden şekillenmesi anlamına geliyor.

  • Geçiş finansmanının genişlemesi: Yüksek gelirli ülkelerden beklenen finansman artışı, gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, hidrojen ve depolama teknolojileri gibi alanlarda sermaye akışının yükselmesine işaret ediyor.

  • Avrupa Birliği içindeki ayrışmaların piyasaya etkisi: 8. ve 9. günlerde AB içinde yaşanan görüş ayrılıkları — özellikle fosil yakıt yol haritasının bağlayıcılığı konusunda — karbon piyasalarında ve sürdürülebilir finans standartlarında belirsizlik yaratabiliyor.

  • Adil geçiş çerçevesinin güçlenmesi: Finansman yükümlülüklerinin vurgulanması, şirketlerin “adil geçiş planları” hazırlama ihtiyacını artırıyor; özellikle tedarik zincirlerinde sosyal etkilerin izlenmesi ve raporlanması ön plana çıkıyor.

İkinci Haftasında COP30’un İş Dünyasına Mesajı

COP30’un ikinci haftasında ortaya çıkan tablo, küresel iklim gündeminin artık yalnızca taahhütlerden değil, çok katmanlı bir uygulama mimarisinden oluştuğunu açıkça gösteriyor. Doğa, arazi, enerji, tarım, okyanus, finans ve kapsayıcılık gibi temaların her biri, hem kamu politikalarının hem de özel sektör stratejilerinin ayrılmaz bileşenleri olarak yeniden konumlanıyor. Bu dönüşüm, iş dünyasının iklim eylemindeki rolünün de giderek daha sorumluluk sahibi, veri temelli ve çok paydaşlı bir çerçeveye evrildiğini ortaya koyuyor.

Doğa ve biyolojik çeşitlilik alanında, orman koruma finansmanı, korunan alan yönetimi, yerli toprak hakları ve yangın dayanıklılığı gibi başlıklar; şirketlerin tedarik zincirlerinde izlenebilirlik, doğa pozitif ölçümleme ve arazi ayak izinin yönetimi konusunda yeni beklentiler doğuruyor.

İklim finansmanında kamusal fonlar, kalkınma bankaları, KOBİ mekanizmaları ve uyum odaklı finans araçlarının devreye alınması; Türkiye dâhil yükselen ekonomilerde sürdürülebilir yatırımların ölçeklenmesi için önemli bir fırsat penceresi açıyor. Şirketler açısından bu süreç, hem finansmana erişimde yeni imkânlar hem de finansal riskleri azaltmada yeni zorunluluklar anlamına geliyor.

Tarım ve gıda sistemlerinde RAIZ, TERRA ve Blue Transformation gibi girişimlerin ölçeği; kurumsal değer zincirlerinin daha dirençli, izlenebilir ve doğayla uyumlu üretim modellerine geçişini zorunlu kılıyor. Küresel şirketler için bu, çiftçi destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, yenilikçi tarım teknolojilerinin teşvik edilmesi ve arazi restorasyonu yatırımlarının iş modeline entegre edilmesi anlamına geliyor.

Okyanus ve mavi ekonomi gündemi, kıyı operasyonlarına sahip sektörlerin risk yönetimi yetkinliklerini geliştirmesini, okyanus bazlı göstergelerin ulusal katkı beyanlarına dâhil edilmesiyle de şirketlerin raporlama süreçlerini genişletmesini gerektiriyor.

Toplumsal katılım, cinsiyet eşitliği ve yerli toplulukların rolü, iklim eyleminin sosyal boyutunun artık opsiyonel değil, kurumsal sürdürülebilirlik stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu gösteriyor. Bu başlık, insan hakları odaklı tedarik zincirleri, kapsayıcı iş modelleri ve topluluk temelli etki ölçümü için yeni standartlar anlamına geliyor.

Müzakere metni etrafındaki tartışmalar, fosil yakıt çıkışı, finansman adaleti ve şeffaflık konularında küresel siyasetin hâlâ zorlu bir eşikte olduğunu gösterse de, COP30’un “Uygulama COP’u” kimliği ile duyurduğu 117 hızlandırılmış çözüm, hükümetler, özel sektör ve sivil toplum iş birliğinde somut eyleme dayalı yeni bir dönem başlattı. Enerji ve sanayiden doğaya, tarımdan şehirlere ve toplumsal kalkınmaya uzanan bu yapısal çerçeve, iş dünyasının dönüşümne yön veren en güçlü işaretlerden biri niteliğinde.

Bu tabloya Türkiye’nin COP31 ev sahipliği ve Avustralya ile mutabakatı eklendiğinde, ülkemiz için hem diplomatik hem ekonomik hem de uygulama odaklı bir kapasite geliştirme alanı doğuyor. Antalya’da yapılacak bir COP31, Türk iş dünyasına sürdürülebilirlik alanında bölgesel liderlik, uluslararası yatırım çekme, AB ile uyumlu dönüşüm politikalarını hızlandırma ve tedarik zincirlerinde yeşil dönüşümü derinleştirme fırsatları sunacaktır.

SKD Türkiye olarak, bu çok boyutlu dönüşümün tüm paydaşlar için uygulanabilir, izlenebilir ve etkin bir yapıya kavuşması adına üyelerimizle birlikte çalışmayı sürdürüyoruz. Doğa pozitif iş modelleri, iklim finansmanı, uyum, tarım-gıda dönüşümü, toplumsal kapsayıcılık ve uygulama bazlı çözümler önümüzdeki dönemin stratejik odağı olacak; biz de bu süreçte, iş dünyasının küresel iklim gündemiyle uyumlu, güçlü ve veri odaklı adımlar atmasına destek vermeye devam edeceğiz.