Münevver Bayhan: Dünya Vatandaşı, STK'cı, Permakültür Tasarımcısı

Published: 12.04.2018

BU HABER İÇİMİZDEN GELİYOR!

SKD Türkiye çalışanlarının bireysel olarak, sürdürülebilir bir hayat için yaptığı çalışmaları sizlerle paylaşmak ve farkındalık yaratmak adına hazırladığımız bu röportaj serilerini sizlerle paylaşıyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın, kendi evlerinde veya çevrelerinde sürdürülebiilir bir hayat için ne tür faydalar sağladığını, ne tür çalışmalar yaptığını konu alan röportajları sitemizden yayımlayacağız. 

Bu ay sizlerle, SKD Türkiye’nin tecrübeli yöneticisi Münevver Bayhan’ın kendi evinde yaptığı geri dönüşümü paylaşacağız.

Sizlere de ilham vermesi dileği ile…

Merhaba Münevver, bize biraz kendinden bahseden misin?
Herkesle benzer arayışları olan, yaptığı işte anlam arayan, basitleşmeye çalışan bir dünya vatandaşıyım. Bütün kimliklerime ek olarak da bir Permakültür Tasarımcısıyım. Her beyaz yakalı gibi Kazdağları’nda bir zeytinliğe yerleşmek ve ağaç evimde yoga yapmak istiyorum ama o gün gelene kadar şehir hayatında günümün büyük kısmını faydalı bulduğum işler yaparak geçirmekten memnunum. 12 yıllık meslek hayatımın 9’unu sivil toplum kuruluşlarında geçirdiğime göre STK’cıyım da denebilir J
 
Kaç yıldır SKD Türkiye bünyesinde çalışıyorsun?
Şu sıralar tam 2 yıl oldu.
 
Evinde yaptığın geri dönüşümü anlatabilir misin?
Eşimizin, dostumuzun en sıkıntılı anı eldeki çöpü atma aşaması! Bizde de her evde olduğu gibi ambalaj atıkları ve evsel atıklar ayrı toplanıyor. Ama sonra evsel atıkları da kendi içinde ayırıyoruz J Kedi, köpek için olanlar, kompost olacaklar, çimlendirilmek üzere ayrılacaklar ve en nihayetinde çöpe gidecekler. Bizim için (8 yaşındaki Eren dahil) bu ayrım son derece doğal, arada deli gibi görünsek de inceden inceye herkesin normali yapmaya çalışıyoruz.
 
Kolay mı zor mu, herkes yapabilir mi?
Tabii ki düşünmeden çöpe atmak kadar kolay değil. Ama bir yandan da insanlığın ayak iziyle ilgili bu kadar şey okuyup, deneyimledikten sonra geri kazanılabilecek kıymetli bir malzemeyi çöpe atmak benim için çok daha zor. Etkisi ufak gibi düşünülebilir, devletler bu işe el atsın, iş dünyası sahiplensin denebilir ama bir insanın, özellikle gelecek nesillerin bakış açısının değişmesinin yaratacağı etkiyi hesaplamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Eğer elimden gelen kahvemi kendi bardağımla almak, su için matara taşımak, çöpümü toprağa dönüştürmekse o zaman yapacağım budur, herkese de şiddetle tavsiye ederim. Çevre için etkisi ufaksa bile insanın manevi huzuruna katkısı büyük!

Öte yandan kompost yapmanın tek bir yöntemi yok, hatta onlarca şekli var denebilir. Herkes kendi fiziksel koşullarına uygun olanı bulabilir. Ben hem soğuk hem de bokaşi yöntemlerini kullanıyorum. Kompost yapımıyla ilgili daha çok bilgi için İstanbul Permakültür Kolektifi’nin atölyeleri takip edilebilir. http://istanbulpermakulturkolektifi.org/
 
Sence şimdiye kadar kaç kg çöpü dönüştürdün?
Soğuk kompostu 3 senedir, bokaşiyi ise 1 senedir uyguluyorum. Her gün yemek yapılan bir ev olmasına rağmen bizden haftada 1 evsel çöp çıkar (o da artık kokmasın diye attığımızdan, yoksa torba dolmamış olabilir). Onun dışındaki her şey öyle ya da böyle dönüşür.
 
Nasıl başladın, senin sebebin neydi? 
Her şey 2011’de WWF Türkiye’de çalışmaya başlamamla oldu. Son 7 yıldır adım adım bir dönüşüm yaşadım. Önce iklim değişikliğini, türlerin %50’sinin yok olduğunu öğrendim, sonra tarım denilen şeyin bir katliam olduğunu anladım. Bu beni Permakültür eğitimi almaya ve dolayısıyla tasarımcı olmaya götürdü. Sonra bu kadar bilginin kullanılmadığı sürece çöp olduğunu kavradım. Oturduğumuz sitenin ufak tefek ortak alanlarında ekmeye dikmeye, kompost yapmaya başladık (bundan sonraki sürecin ayrılmaz parçası Umut, eşim) sonra alanı genişlettik. 

Baktık kendi ürettiğimizle doymamız mümkün değil Gıda Topluluklarına dahil olmaya başladık. El emeği göz nuru üretim yapanları desteklemeye başladık, organik pazarlar dışında bir şey satın almak istisna oldu. Bir yandan ekmek, yoğurt, peynir, kefir gibi anneannelerimizin bildiği, yaptığı şeyleri öğrenmeye, denemeye başladım. Ama Ek Biç Ye İç’ten alıntı yapmam gerekirse; “Olabildiğince yerel, mümkün olduğunca organik.”

Bütün bunları neden mi yapıyorum? Çok bencilce ama önce kendim için. Çocuğumun yediği, içtiği, öğrendiği kadar benimki de önemli. Onun için ona organik kendime konvansiyonel almıyorum. Anca beraber kanca beraber. Bir yandan da çocuk görerek öğrenir, ona elimizden geldiğince örnek olmaya çalışıyoruz.