Dünya'nın bu yıl için bize ayırdığı kaynaklar bugün bitti

E-Bülten Tarihi: 29.07.2021

Değerli SKD Türkiye Üyeleri,
Global Footprint Network (Küresel Ayak İzi Ağı), tarafından Dünya Limit Aşımı Günü (World overshoot day) olarak tanımlanan gün, insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı günü yansıtıyor. Kısacası, gezegenimizin 12 aylık kullanım için ürettiği doğal kaynağı yılın hangi gününden itibaren tükettiğimizi gösteriyor.
Dünyadaki nüfus artışıyla birlikte aşırı tüketim ve insan kaynaklı faaliyetler sonucu çevreye verilen zararlar sebebiyle, bu kavramın ölçülmeye başlandığı 1970’li yıllardan bu yana, Dünya Limit Aşımı Günü her geçen yıl birkaç gün daha öne geliyor. Geçen yıl pandemi sebebiyle bir önceki yıla kıyasla Ağustos sonuna kayan bu tarih, bu yıl maalesef 29 Temmuz tarihine denk geliyor.
Yapılan ölçümlere göre, 1970’ten bu yana dünya nüfusunda %121’lik bir artış yaşanırken, ekolojik ayakizimizin %57’sini karbon oluşturuyor. 2021 yılı ele alındığında ise karbon ayak izimizin bir önceki yıla göre pandemiye rağmen %6.6 arttığı, buna karşılık küresel biyoçeşitliliğin %0.5 oranında azaldığı göze çarpıyor.
Türkiye’nin karnesi ise maalesef geçen sene olduğu gibi bu sene de endişe verici... Ülkemiz geçtiğimiz senenin de 10 gün öncesinde, 16 Haziran 2021 itibarı ile önümüzdeki yılın kaynaklarını kullanmaya başladı bile!
Herhangi bir toplumun ekolojik ayak izi, o toplumun sahip olduğu biyolojik kapasitenin üzerinde ise, bu durum “Ekolojik Açık” olarak adlandırılıyor. Yapılan bir çalışma, dünyadaki herkesin Türkiye’nin mevcut tüketim alışkanlıkları ile yaşadığı varsayıldığında insanlık için 1.5 gezegene ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.


Değerli üyelerimiz,
Sürekli artan insan nüfusu, kaynak talebi ve ekonomilere karşın, dünyamızın büyüklüğü ve kaynak miktarı malesef değişmiyor. İnsanlık olarak, her yıl dünyanın bize sunduğu ve bir yıl içinde tüketmemiz gereken doğal kaynaklardan çok daha fazlasını tüketiyoruz. Gelecek kuşakların varlığını tehlikeye atmadan, doğal çevreyi merkeze alan kaynak yönetimi yaparak ve atığı sistemden olabildiğince çıkarmamaya çalışarak döngüsel ekonomi prensipleri doğrultusunda ekonomik büyümenin sağlanması çok kritik bir konu. 
AB bu bilinçle, döngüsel ekonominin de alt başlık olarak yer aldığı, Yeşil Mutabakat’ı yol haritası olarak benimseyip hayata geçirmeye başladı. Avrupa Komisyonu 14 Temmuz’da, 2050 yılında iklim nötr kıta olma yolunda FitFor55 başlığıyla kapsamlı bir dizi öneri paketi sunarak somut bir adım attı. Yasalaşma sürecinin iki yılı alacağı ön görülen bu paket iklim krizinin nesiller arası ve uluslararası dayanışma ile çözülebileceğine vurgu yapmakta. AB’de yaşanan bu değişim rüzgarı elbette hem tüm dünyanın hem de ülkemizin gündemini de gerek finansal kaynaklar gerekse yasal düzenlemeler açısından etkilemekte. İklim yalnızca AB Yeşil Mutabakatı ile değil küresel anlamda da politika gündeminde önem arz ediyor. Bu kapsamda Türkiye’de Kasım 2020’de ‘’AB Yeşil Mutabakat Eylem Planı’’ın yayınlanmasının yanı sıra geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız tarafından yayınlanan genelgede ‘’Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu’’nun kurulduğunun müjdesini aldık. 


Değerli SKD Türkiye üyeleri,
Sahip olduğumuz tek evimiz Dünya’nın geleceğini güvence altına alabilmek için, günümüzde karşı karşıya kaldığımız en büyük tehdit olan iklim krizi ile kararlılıkla mücadele etmeliyiz. Son bir yılda maalesef gerek dünyada gerekse ülkemizde çok üzüldüğümüz birçok doğal felaketler yaşadık. Temmuz ayı boyunca gündemimizde Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan sel felaketleri yer aldı. Yaşanan tüm bu çevre olayları, tehlikenin git gide ne kadar büyüdüğünün göstergesi.
Paris İklim Anlaşması’nda öngörüldüğü gibi 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı başaramazsak, riskleri fırsata çevirmek için şansımız yok denecek kadar az olacak.
Tüm dünya için iklim değişimine yönelik sorunların üstesinden gelmek için bağlayıcı kararlar almak ve yaptırımları devreye sokmak oldukça önemli bir hale geldi. Bu, ancak küresel olarak hep beraber harekete geçersek üstesinden gelebileceğimiz bir süreç.
Özetle, artık sosyal ve çevresel koşulları göz ardı ederek büyüme hedeflenemez. Gezegenimizin sınırları dahilinde refah içinde yaşayabilmemiz için tüm kurumların iş birliği içerisinde harekete geçmeleri gerekiyor. Bunun için ortak bir vizyona ve sistem değişikliğine ihtiyacımız var. Türkiye’nin bu yolda güçlü adımlar atacağına inancım tam.
SKD Türkiye olarak, siz değerli üyelerimizle birlikte, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da üstümüze düşeni yapmaya ve bu konuda tüm kaynaklarımızı sunarak iş dünyasına liderlik etmeye hazırız.

Saygılarımla, 

Ebru Dildar Edin
Yönetim Kurulu Başkanı