Davos Gündemi ve Sürdürülebilirliğin Geleceği

E-Bülten Tarihi: 05.02.2021
Değerli Üyelerimiz,
Değerli Paydaşlarımız,
 
Dünya Ekonomik Forumu (The World Economic Forum) tarafından her yıl düzenlenen Davos Toplantıları’nı geride bıraktığımız ve Sürdürülebilir Finans Forumu’nu gerçekleştirecek olmanın heyecanını yaşadığımız bugünlerde, sürdürülebilirliğin günden güne öneminin artışına da şahitlik ediyoruz.
Pandemiyle birlikte hızını artıran dijitalleşme bu yıl Davos’a da damgasını vurdu. Çevrimiçi gerçekleştirilen bu yılki Forum’a da, kamu, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarının liderliği yoğun bir katılım gösterdi. Ajandayı oluşturan, Paydaş Kapitalizmi – gelişim, insanlık ve gezegen için oluşturulacak global ekonomi, İklim krizi ve Sıfır Karbon hareketi, İşin Geleceği konuları, yine sürdürülebilirlik ekseninde ele alındı.
 
Bu yıl da gündemde uzun süre tartışılacak yayın ve raporlar paylaşıldı. İçlerinden “Global Kriz Raporu”nda da açıkça ifade edildiği üzere, iklim konusunda gerekli adımların hala atılamamış olması biyoçeşitliliğin azalması ve olağanüstü iklim olaylarıyla karşı karşıya kalınmasındaki en temel sebep olarak göze çarpıyor.
 
İzmir’de olan üzücü depremin üzerinden henüz çok vakit geçmemişken, geçtiğimiz hafta yaşanan sel felaketinin dünyanın bize ulaştırdığı direkt mesaj olarak algılanması gerektiğini düşünüyorum.
 
Sıklıkla vurguladığımız gibi, dünya, radikal aksiyonlar almak için fazla vaktimiz kalmadığın sinyallerini veriyor. Bir kere daha hatırlatmak isterim ki, sahip olduğumuz teknolojiyi doğayla barışık bir şekilde kullanmadığımız sürece, doğanın kontrol edemeyeceğimiz etkileriyle karşı karşıya kalıyoruz.
 
Davos'ta dile getirilen bu konular açıkça gösteriyor ki, global iş dünyası da sürdürülebilirlik ve ekonomiyi birbiriyle entegre ederek konuyu Dünya Ekonomik Forumu’nun ajandası kapsamında değerlendirecek perspektife ulaştı. Sürdürülebilirlik bu forumun da merkezinde yerini aldı.
 
Davos’ta yayınlanan Dünya Ekonomik Forumu Risk Raporu’nda bu yıl kontrolsüz küresel seyahat ve yetersiz uyarı mekanizmaları nedeniyle kontrolsüzce yayılan ölümcül salgın hastalık uyarısı yer aldı. Bu sürecin; seyahat mekanizmalarının, turizmin ve diğer endüstriyel hizmetlerin, imalatın ve küresel tedarik zincirlerinin, dolayısıyla küresel ticaretin ve yatırım olasılıklarının etkilenmesine neden olacağını tahmin etmek zor değil.
 
Karşı karşıya kalınan durumda, hükümetler, pandemi ve ekonomik krizi dengeli bir şekilde yönetmek durumundalar. Aynı zamanda toplumsal bağı ve yaşamı sürdürebilmek adına yeni fırsatlar yaratmalılar.
 
En kritik olanı ise, çevresel sorunlar ile kısa vadede yüzleşilmezse, çevresel bozulma sosyal parçalanma ile kesişerek dramatik sonuçlar doğuracağının sinyallerini veriyor. Bu süreç iyi yönetilmezse, politika yapıcıların ve diğer liderlerin farklı risk alanlarını da yönetmeleri zorlaşacak.
 
 
COVID-19’un 4. Endüstri Devrimi’nin yükselişine katkı sağladığını söylemek yanıltıcı olmaz. Bu devrim, dijital insan etkileşimini, e-ticareti, online eğitimi ve uzaktan çalışmayı içeriyor. Bu dönüşüm topluma fayda sağladığı gibi; aşının hızlı icadı, uzaktan çalışma imkanı gibi unsurlar eşitsizliklerin artması gibi bazı riskleri de beraberinde getirdi. Dolayısıyla, sosyal kırılmaları daha da kötüleştirerek toparlanma olasılığını zayıfatma ihtimali taşıyan dijital eşitsizlik, kısa vadede en kritik sorun olarak karşımıza çıkıyor.
 
Diğer taraftan, iklim krizi; 2020 yılı boyunca kapanmalar ile azalan emisyon seviyelerine rağmen; hala en büyük tehditler arasında yer alıyor ve bu asla bağışıklık kazanabileceğimiz bir tehdit de değil. Tüm dünyanın, tüm risk alanlarında birlikte mücadele etmesi ve uluslararası koordinasyon ile krizlere karşı dayanıklılığını artırması gerekli.
 
Döngüsel ekonomi bir kere daha en iyi çözümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik bu alanda atılacak her küçük bir adım bizlere büyük mesafeler kat ettirecek etkilere sahip olacak. Davos’ta yayımlanan “Circularity Gap Reporta göre, dünyanın yaşanabilir olması için mevcuttaki %8,6’lık döngüsellik oranını ikiye katlayarak %17’ye ulaşmalıyız. Mevcut ekonomik düzenlemelerle dünyamızın 3-6 derece arası ısınacağı hesaplanıyor. Raporda paylaşılan verilere göre ise Paris Antlaşması’na uyum ve döngüsel ekonomi uygulamalarının adaptasyonu tek uygulanabilir çözüm gibi görünüyor.
 
Günümüzde sürdürülebilirlik alanında gerçekleşen bu eğilim ve gelişmeler, çatı örgütümüz WBCSD’nin ve beraberinde SKD Türkiye olarak derneğimizin faaliyetlerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bildiğiniz gibi biz bu konuda iş dünyasına liderlik etmeye ve referans kurum olarak ihtiyaç duyulan her konuda iş birliği yapmaya hazırız.
 
Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformumuz etkin bir şekilde siz değerli üyelerimize hizmet ediyor. SKD Türkiye olarak bu konunun ülkemizdeki savunucusu ve hatta lideri olmaktan gurur duyuyor, her geçen zaman çıtayı biraz daha yükseğe taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz.
 
İşte bu vizyon ile 23 Şubat’ta VII. Sürdürülebilir Finans Forumu’nu gerçekleştirecek olmanın heyecanını taşıyoruz. Sizlerle geçtiğimiz hafta duyurusunu paylaştığımız üzere, bu yıl “Yeşil Dönüşüm ve Türkiye’ye Etkileri” üzerine odaklanacağız. Ayrıca, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) iş birliği ile Türkiye’nin Düşük Karbonlu ve Döngüsel Ekonomi Odaklı Dönüşümü Çağrısı’nın lansmanı da yapacağız.
 
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Ali Akben’in açılış konuşmasıyla başlayacak ve “Yeşil Dönüşüm” konusu ile Türkiye’nin yeşil dönüşümden alacağı payın nasıl artırılabileceği konularının ele alınacağı VII. Sürdürülebilir Finans Forumu’nda sizleri aramızda görmekten memnuniyet duyacağız.
 
Saygılarımla,
 
Ebru Dildar Edin
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı