Dünya Limit Aşımı Günü 2020: 22 Ağustos

Yayınlanma Tarihi: 22.08.2020

Bildiğiniz gibi Global Footprint Network (Küresel Ayak İzi Ağı), insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı günü, Dünya Limit Aşımı Günü (World overshoot day) olarak tanımlıyor. Yani gezegenin 12 ayda ürettiği doğal kaynağı kaç ay içinde tükettiğimizi gösteriyor.


Bu kavramın ölçülmeye başladığı 1970’li yıllardan bu yana, nüfus artışıyla birlikte aşırı artan tüketim ve çevresel zararlar sebebiyle, her geçen yıl birkaç gün daha öne geliyor (Global Footprint Network, 2020).  Bu yıl ise, pandemi dolayısıyla alınan tedbirler sayesinde Dünya Limit Aşım Günü geçtiğimiz yıla kıyasla üç hafta ilerleyerek 22 Ağustos tarihine denk geliyor.
Yapılan çalışmalar tarihteki bu gerilemenin sebebi olarak enerji talebindeki düşüşün emisyonları geriletmesi ve ekonomik aktivitelerin karantina uygulamaları sebebiyle azalmış olması gösterildi. Hazırlanan bir rapora göre bu yıl insanlığın karbon ayak izi yüzde 14,5, oranında azalacak. Böylelikle, pandemi sebebiyle 1970 yılından bu yana ilk kez limit aşımı, bir önceki yıla göre daha ileri bir tarihte gerçekleşmiş oldu. Bu değer en son 2005 yılında gözlemlenmişti (Yeşil Gazete, 2020).


Türkiye’nin karnesi ise malesef pandeminin olumlu etkilerine rağmen oldukça endişe verici... Ülkemiz 26 Haziran 2020 itibarı ile önümüzdeki yılın kaynaklarını kullanmaya başladı bile! (Earth Overshoot Day, 2020)


Herhangi bir toplumun ekolojik ayak izi, o toplumun sahip olduğu biyolojik kapasitenin üzerinde ise, bu durum “Ekolojik Açık” olarak adlandırılıyor. Bu çalışmaya göre Türkiye’nin ekolojik ayak izi, biyolojik kapasitesini %133 oranında geçiyor (Global Footprint Network, 2020).

Bu kötü gidişi durdurmak hepimizin elinde! Bunun tek yolu hem bireysel yaşantımızda hem de iş hayatında sürdürülebilir kalkınma hedefleri odağında değişiklikler yapmaya en kısa zamanda başlamak..
Sürekli artan insan nüfusu, kaynak talebi ve ekonomilere karşın, dünyamızın büyüklüğü ve kaynak miktarı malesef değişmiyor. Tükettiğimiz kaynakları üretmek ve yarattığımız atığı bertaraf etmek için gereken toprak ve su alanını işaret eden ekolojik ayak izimiz büyüdükçe limiti daha erken aşıyoruz.


Ekolojik sınırları aştığımız her yıl ekosistemlerin tamamen çökme ihtimalini daha öne çekiyoruz. Denizler ve ormanların emebileceğinden daha fazla karbondioksit üretiyor, balık stoklarını daha kendilerini yenilemeden tüketiyor, ağaçları yeni ormanların gelişmesine izin vermeden kesiyoruz. 


Hatırlayacağınız üzere, SKD Türkiye olarak pandemi boyunca yaptığımız tüm paylaşımlarda, bu krizin hem ekonomik hem de çevresel olarak bir fırsata dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizdik. Pandemi dolayısıyla azalan üretim ve seyahat aktivitelerine bağlı olarak, karbon emisyonlarında önemli bir düşüş yaşandı. Ancak çatı örgütümüz WBCSD’nin yayınladığı son raporda değindiği üzere, maalesef iklim değişikliği söz konusu olduğunda, gerek şirketlerin gerekse ülkelerin bu pandemi ile mücadelede gösterdiği kolektif çabayı göremiyoruz.


Pandemi sonrasında, ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda dayanıklı bir sistemin kurulması bizlere bağlı. Bu yeni düzen her ne şekilde olacak olursa olsun, sürdürülebilirlik odağında olması gerektiği konusunda hiç şüphe yok. Küresel ısı artışını 1.5 derecede tutma hedefine yönelik değişim geçiren ülkeler ve kuruluşlar şimdiden dikkat çekmeye başladı.
Dünya tüm insanlığın evi ve sadece bir tane dünya var...


Dünyanın devamlılığı için sıcaklık artışını 1.5 derecenin altında tutmalı, kaynakları daha dengeli kullanmalı ve sahip olduğumuz tek dünyayı koruyarak onunla yetinmeliyiz.
Şu anda sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutmak için sadece 10 yılımız var ve her geçen gün bu zaman daralıyor. Diğer taraftan, Global Footprint Network’ün yaptığı çalışmaya göre, bugünden itibaren Dünya Limit Aşım Günü’nü her yıl beş gün ileriye atabilirsek, 2050 yılına kadar limit aşımı gününü aralık ayının sonuna getirebiliriz.
Sahip olduğumuz tek dünyayı koruyabilmemiz için sürdürülebilirlik esaslarına göre yaşamamız ve kurulacak sistemleri bu çerçevede kurgulamamız kaçınılmaz. Bu düzende ülkemizin potansiyelini maksimum seviyede değerlendirip güçlü bir gelecek yaratılması için siz değerli üyelerimize önemli görevler düştüğüne inanıyoruz. 
SKD Türkiye olarak bu konuda bize düşen sorumluluğun farkındayız ve şevkle sizlere destek olmak için her zaman hazırız.


Saygılarımla, 

Ebru Dildar Edin
Yönetim Kurulu Başkanı